Erkeklerde de meme kanseri görülebilir. Her 100 meme kanserinden 1'i erkeklerde görünür.
Meme kanseri 20 yaş ve üzeri hemen her dönemde görülmektedir. Ancak, en sık 50 yaş ve üzerindeki kadınlarda görülmektedir. Ülkemizde yapılan çalışmalarda 50 yaşın hatta 40 yaşın altında meme kanserine yakalanan kadın sayısının, Avrupa ve Amerika Birleşik Devletlerindeki sayılarla karşılaştırıldığında daha fazla olduğu saptanmıştır.
Doğurganlık çağı, kadının adet gördüğü süredir. Adet görmeye erken başlanması, menopoza geç girilmesi, bu süreyi uzatıyor. Bu sırada kadın daha uzun süre östrojen hormonuna maruz kaldığı için, meme kanseri gelişme riski artıyor. Kadınlık hormonu olan östrojen hormonu, memede kanser gelişme riskini artırıyor. 12 yaşından önce adet görmeye başlayan bir kızın ileride meme kanserine yakalanma riski daha geç dönemde adet görmeye başlayanlara göre 1,7 ile 3,4 kat arasında artıyor. Geç adet görmeye başlamak veya erken menopoza girmek meme kanseri riskini azaltıyor.
Menopoz nedeni ile uzun süre östrojen tedavisi (5- 10 yıldan fazla) gören kadınlarda, meme kanseri oranı artıyor. Östrojen hormonunun memede kanser gelişme riskini artırdığını daha önce belirttik. Sıcak basmaları, psikolojik sorunlar ve diğer fiziksel rahatsızlıklar gibi ciddi menopoz yakınmaları olan kadınlarda bu şikayetlerin azaltılması için mutlaka bir hekim kontrolü altında hormon ilaçları kullanılmalıdır.
Bu konuda farklı görüşler olmakla birlikte hafif bir risk artışı olduğu ileri sürülmektedir. Bu hapların uzun süre (5-10 yıl) kullanıldığı durumlarda hafif bir risk artışı olduğu bilinmektedir. Doğum kontrol hapını kullanmayı bıraktıktan on yıl sonra ise, bu risk tamamen ortadan kalkmaktadır.
Birinci ve ikinci derece akrabalarının (anne, teyze, anneanne, kız kardeş) bir ya da birkaçında meme kanseri saptanmış olması ve bu kişilerin meme kanserine yakalandığında yaşın 50’nin altında olması önemli bir risk faktörüdür. Bunun yanında yine aile bireylerinin bir ya da birkaçında meme ve yumurtalık kanseri olması, sadece yumurtalık kanseri olması, ailenin erkek bireylerinden birinde meme kanseri olması ailesel risk faktörlerini arttıran bir durumdur.
Memeye geçmişte herhangi bir nedenle yapılmış girişim sonucu elde edilen patolojik inceleme sonucunda, “atipi, karsinoma in situ” gibi kanser öncüsü olabilecek lezyonların raporlanmış olması da meme kanseri açısından risk oluşturmaktadır. Ancak bunların hiçbiri, bir kadında yüzde yüz meme kanseri gelişeceğinin göstergesi değildir. Sadece yakın izlem gerekliliğini belirtir.
Meme kanseri konusunda riski en çok arttıran faktör kadının daha önce karşı memesinde meme kanseri tanısı almış olmasıdır. Bu nedenle daha önce meme kanseri tanısı almış olan kadınlar, yakın izlem altında olmalıdırlar.
Özgeçmişinde herhangi bir nedenle meme bölgesine ışın tedavisi uygulanmış olanlarda meme kanseri gelişme riski artmıştır. Ancak günümüzde uygulanan ışın tedavisi yöntemleri bu riski gözle görülür şekilde azaltmaktadırlar.
Yağlı gıdalarla beslenme, alkol ve sigara kullanımı, düzensiz yaşam biçimi ve egzersizden uzak yaşam meme kanseri riskini artırmaktadır.
Kalıtsal meme kanserleri, tüm meme kanserleri içerisinde yüzde 5-10 oranında görülürler. Günümüzde bu geçişten sorumlu olabileceği düşünülen BRCA 1 ve 2 ve diğer gen değişiklikleri tespit edilebilmekte ve bu riske göre danışmanlık ve önleyici tedavi önerileri oluşturulabilmektedir.